25 Nisan 1915… Osmanlı İmparatorluğu’nun direniş kapısı olan Çanakkale, gemi yoluyla geçilememiş ve işgalciler, çaresiz bir manevrayla Gelibolu kıyılarına çıkartma yapmaya başlamışlardır. İşgal kuvvetlerinin belki de en büyük direnişi gördükleri koy, o andan sonra mağlup bir ordunun adıyla anılacaktır; Anzak Koyu.
Hilal-i Ahmer cemiyetindekiler ve Muhsin’le Hasan’ında içinde bulunduğu destek birliği beş günlük yolculuğun sonunda, 25 Mayıs 1915’te cepheye ulaşırlar. Hasan, siperlere indiği anda, savaşın hayal ettiğinden daha acımasız olduğu gerçeğiyle yüzleşir. Daha ilk gün, bir Anzak askeriyle siper içerisinde burun buruna gelir ve abisinin son anda yardımına koşmasıyla kıl payı hayatta kalır. Birkaç gün sonra Muhsin bir Anzak keskin nişancıyı vurup, daha önce Balkan savaşında da komutasında yer aldığı Yüzbaşı İbrahim Adil tarafından keskin nişancılık görevine getirilir. Muhsin’inse İbrahim Adil’den tek bir isteği vardır. Kardeşi Hasan’ı geri hizmete çektirmek… O andan sonra Muhsin, bir diğer keskin nişancı Şeref’le birlikte yüksek rütbeli düşman askerlerini avlayacak, kardeşi Hasan’sa ikmal çadırlarından cepheye tüfek ve mermi sandıkları taşıyacaktır. Muhsin’in nişancılık ve sızma konusundaki hüneri, düşman hattında kısa sürede efsane olmasına yol açar. Bu durum karşısında Anzak askerlerin bile içten içe nefret ettikleri İngiliz Binbaşı Steward, karşı atağa geçmek ve kendi canını korumak amacıyla ordunun en iyi nişancısı olan, onbaşı William Eagle’ı Anzak koyuna getirtir. Eagle’ın tek bir görevi vardır. Mümkün olduğunca çok subay öldürmek ve bütün koya nam salan Muhsin’in dikkatini çekip bu hünerli Türk nişancının hayatına son vermek….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder